31 Mart 2011

ne çok gitmeler vardır ömrümüzde...


"Neden sustuğunu bilenler, neye ve niye sustuğunu da bilebilenlerdir. Susturulduğu için susmaksa, Adem'e bahşedilen kelimeleri hapsetmenin ağır bedeli olarak kıstırılmış bir akrebin, kendi kendini zehirlemesidir.."

****
"Ne çok gitmeler vardır ömrümüzde ve ne çok çakılıp kalmalar olduğu yere. Seyredilen bir film, okunan bir kitap, bir şiir, haber bültenlerinde gördüğünüz annenin; yavrusunun üzerine kapanarak yaktığı ağıtları duyuyor olmanın akabinde, çekip gitmek dürtüsünün hummalı fırtınalarına kapılır da sürükleniverir insan. Ardından, alışılmışlıklar zamkının kerpeten parmaklı pençeleri, kahrolası kirli tırnaklarını sımsıkı geçiriverir bedeninize de yine çakılıp kalırsınız olduğunuz yere..."

****

"Saatine baktı, epeyce geç olmuş dedi "yaşamak" için... Ne de çabuk gelmiş "ölmek vakti"..Sonra tereddüt etti, yoksa henüz erken mi?
Saatime baktım, hayır dedim, daha var...
Nefes aldığın sürece vakit geç değil "yaşamak" için . Olsun dedi, yoruldum!
Beklemek istiyorum...Burada...İşte tam da burada..."

Selim Şevkioğlu(cemaat)

22 Mart 2011

çelişkili çeşitlemelerden çeşniler...


Neden böyle sessizsiniz?


Kim kapattı ışıkları içime, masallarım nerede, kırmızı başlıklı kız,  yedi cüceler,  deve cüce oyunu...devler...pireler....eveleme develeme...
Al satanlar bal satanlar...Gözü açık uykuya dalanlar...


Bir varmış bir yokmuş....Balta girmemiş kediler ormanında bir aslan miyavlamaktaymış...Bir baykuş kükremekteymiş, koca(mış) fil ordusuna...Yarım yamalak kanadıyla uçmaktaymış dere kenarında bir balık...Herşey karmakarışık(mış)...Karışmış(mış) akıl bir rüyaya...Sonra rüya devrilmiş bir masalın ortasına ...Masal kaçmış gökyüzüne...Kara büyülü kuyuya düşmüş yıldızlar...Gökyüzüne dayatılmış bir merdiven; çekip çıkarılmış tek tek düşen yıldızlar.... Asılmış sonra birer birer gecenin mavi sarayına....


Saray ışıklanmış, aşk küllenmiş...
Bir ömür boyu asılı kalmışlar göğün en tenha yerinde.....Göğe bakma durağında onlar ermiş muradına, bize iki damla hüzün...


Sayıklama vakti(m) mi gelmiş...Ne gelmiş..Kim gitmiş...
Giden gitsin aman söylenme, kalan düşler bizimdir...
....
Kimseden çıt çıkmayınca demek böyle oluyor...Olan iç(imiz)deki seslere oluyor, çoğaldıkça çoğalıyor, delirdikçe deliriyor...Çeşnili çağrışımlar çarşısında duygular hepten delişmen....


Akıl firar etmiş....Kelimeler uçup gitmiş.....Sözler kaçık...Derin uykularda....

Seslensem peki duyar mısınız sesimi çalgılı rüyalarda?

Neden böyle sessizsiniz?


****


foto/freegrafi(fotoiz)
freegrafi

19 Mart 2011

düştüğüm yerden bakınca....


Hayatımızı gözden geçirirken, genelde gözden kaçırdığımız noktalar çok olur.  Hayatımızdaki  "en"leri toplayıp, "keşke"lere böldüğümüzde,  kalan "belki"ler bizim hayat felsefemizin kaçıncı durağında olduğumuza işaret eder diye düşünüyorum.
"Keşke"ler çoğaldıkça "belki"ler de o derece azalır…

Hayatın bir matematik olduğunu düşünecek olursak, çok bilinmeyenli bir denklemle karşı karşıyayız demektir.

Hayat olasılıklarla dolu bir karmaşa….
Oldum olası, matematiği ve rakamları hiç sevemedim zaten..

Hayat, üzgünüm ama seni de sevemedim…
Neden dersen, elektrik meselesi işte…