22 Kasım 2011

içimizdeki yangın...

" Kaç kez inanmadığımız yazıların altına imza attık sözün inanılmaz cazibesi uğruna. Sözün cazibesi, söze hakim olmanın inanılmaz hazzı uğruna ruhumuzu mu satıyoruz yoksa?
...

Söz uğruna hayatı bir yalan gibi yaşadık. Ne kadar yalancıydık. Kurduğumuz oyunlarda oysa her şey ne kadar da inandırıcıydı...

Aşktan bahsettik, aşkı tanımıyorduk. Öldük, ölmüyorduk. Sadakatten sözettik, sadakati bilmiyorduk. Sevdik, aslında sevmiyorduk. Aldık veriyorduk; verdik alıyorduk...Söz yerini buluyordu sadece, iyi düşüyordu, uygun...İçimiz bir hoş...Habire büyüyorduk..

Kaç kez yeri geldi diye; cümleler sarfettik aritmetik sağlamlığı bol formüller doğrultusunda...
Söz yerini bulsun da!
Söylesek ölürdük...
İnanmadan söyledik, yine öldük..."

...Nazan Bekiroğlu...

***
-Kaybettik....Yenildik...
-Değil mi ki kaybetmek kendini bulmaktır bazen de...
-Yağmursuz duygularla büyüyen bahar, çiçek açar mı ki hiç?

19 Kasım 2011

durup dururken...

"Bir neden bulur kalp üzer insanı..."

Kalp nedensiz üzer mi ki insanı? Belki de üzer. Akıl söyletirse, kalp de üzer, ağlatır bazen. Kalp tıpkı çocuk gibidir; durup dururken ağlayabilir, ağlatabilir, sevebilir, sevdirebilir, küçücük şeylerden mutlu da olabilir.


Kalp güzel şeyler barındırır içinde; eğer kararmamışsa bir noktadan sonra. En güzeli sevgiyi, aşkı, şefkati barındırması, koruyup kollaması onları, içinde taptaze tutabilmesi...

Kağıt gibi inceciktir kalp; cam gibi belki..ezilmeye, kırılmaya müsaittir.  Kırılan bir kalp....
Kırılan bir kalp, bir daha eski haline dönebilir mi?
"Dal rüzgarı affetmiştir ama, kırılmıştır bir kere..."
Durup dururken sever mi ki insan, durup dururken ağlar mı?  Nedensiz yaşanır mı hiç; nedensiz ölünmeyeceği gibi.  Ama ben durup dururken yazıyorum işte....Neden, ben de bilmiyorum.
Kalbim üzme beni n'olur...
"Akıl bir serçeyi avuç içerisinde tutmaksa, kalp avucunun içine kendini koymaktır.."

Avucunu aç bir bak, ne görüyorsun?
Hiç....

14 Kasım 2011

biz ve onlar...

Acı ve mutluluk..İkisi birbirini tamamlayan duygular...

Hangi acı sonsuzdur, ya da hangi mutluluk sonsuzdur, hiç düşündünüz mü?

Dünyanın en mutlu insanı olduğumuz anlar vardır; ellerimizi nereye koyacağımızı bilemediğimiz, kanatlanıp uçacakmış gibi bir hisse kapıldığımız..

Bazen de acılar içinde kıvrandığımız anlar...
Dünyanın başımıza yıkıldığını düşünürüz...
Bu duygular hiç bitmeyecekmiş gibi gelir insana; her seferinde bu böyle sonsuza kadar sürecekmiş gibi...
Aslında ne mutluluk sonsuz, ne de acılar üzüntülerle dolu anlar...

Öyleyse her daim unut gitsin gönül; aldırma!...Çünkü her u/mutsuzluğun, gözyaşının ardından tebessüm, her tebessümün ardından burukluk gelir...
Sarkaçlı yalnızlıklarla sarmaş dolaş olan bu duygular aslında hep içimizde kalır ve onlar bir yere gitmezler; biz bir yere gitmediğimiz sürece...

O halde alış gönlüm alış...alış...başka yolu var mı?
Evet, şimdi kış...
Bahar gelmeyecek mi ?
...?

01 Kasım 2011

kelime oyunu...


Bir kelime bir hayat kurtarabilir mi ?dedim.Evet dedi, kurtarabilir lakin karartabilir de...

Nası yani? dedim ve sonra tüm gücümü toplayıp;
"Bir hayali yaşatabilir mi peki bir cümle?" dedim ukala ukala.
"Öznesine aşina bir kalbin varsa yaşatabilir" dedi....ve devam ettti;

Aklını yüreğine bağlayan bir virgülün varsa mesela her zaman için umuda kapı aralayabilirsin.
Her şey olabilir, yeter ki noktadan uzak dur...
Uç noktalarda gezinme...

"üç nokta" diyorum sadece..üç nokta...
üç nokta...
...

******
üç nokta hayat kurtarır belki de, kimbilir...
ve galiba hayat, üç noktadan ibarettir...