27 Eylül 2012

sonbahara dair(her fotoğraf bir hayattır)...

Şimdi bu fotoğrafın altına, şöyle sonbahara uygun güzel bir şeyler yazmak vardı ama o kadar çok eylül ve sonbahar üzerine karalamalar yaptım ki "aman be yine mi eylül, yine mi sonbahar?" demenizi istemediğim için daha önce yaptığım gibi şöyle ki; sizlerin fotoğrafa bakıp aklınıza gelen ilk üç kelime veya cümleyi ne bileyim işte, içinizden nasıl geçiyorsa artık(o da sizin hayal gücünüze kalmış bir şey)yazmanızı rica edeceğim...(yalnız,o nası bi uzun cümle oldu öyle )

Bundan böyle  "her fotoğrafın bir dili var"kategorisinden sık sık böyle fotolu postlar girmeyi düşünüyorum açıkçası.

Her fotoğraf bir hayattır...
Bak bu da güzel bir slogan oldu hem.  Bana göre oldu da, size göre oldu mu onu bilemiyorum işte. Peki sizce oldu mu?

Aslında bu fotoğraflar sayesinde hayal gücümüzün geliştiğine inanıyorum.
Daha evvelki post bayağı bir ilgi uyandırmıştı zira.  Hiç blogumu takip etmeyenler bile sağolsunlar güzel yorumlarda bulunmuşlardı.
Bundan da güç alaraktan sözü siz güzel insanlara bırakıyorum.
Hadi bakalım pamuk eller cebe, şeyy, pardon klavyeye(biraz yaratıcı olsan diyorum espri konusunda)
(hadi iyisin gene seylabecim, fotoğraf ayaklarına yatıp paçayı bu sefer de kurtardın ya, daha ne diyeyim ki ben sana, pesss!)

*****

Bu arada blogger'ın yeni haliyle ilk defa post giriyorum bloga, çok garipsedim doğrusu.  Henüz alışamadım ama zamanla yeni haline de alışacağım gibi. Tabi öncelikle,yeni yazılar yazmaya niyetlenmem  lazım her şeyden önce...

Dur bi dakika....O değil de, foto biraz basit mi kaçtı ne..
Caanım  fotoya basit dedi ya, bittin sen güzelim, bundan böyle bırak bu işleri bilenler yapsın, basitmiş, hıh...
Sen de çekeydin  bir  gün şöyle bir foto da, blogunda arzı endam ettireydin de senin de marifetlerini göreydik, değil mi?..Ama nerdeeee?
Öyle  uzaktan konuşması kolay nasılsa di mi?

Şu fotonun, şu sonbaharın,  şu sarı yaprakların, şu arabanın, şu hüzünlü ağaçların, şu mevsimin, şu renklerin, şu manzaranın, şu doğanın, şu derelerin(dere mi,  iyi misin sen?)  şu yolun, şu gökyüzünün(evet, gökyüzü çok az görünüyor ama olsun)  şu kuşların(kuşlar mı, sonbahar başına mı vurdu kızım, hangi kuş!?)  şu rüyanın, şu aşkın( haha güleyim bari,uçtun sen iyice)  güzelliğine bakar mısınız bi?  
Bakar mısın daha doğrusu seylabe hanım?....Bak bak, iyice bak...Basitmiş!...Hadi kızım hadi...işimiz gücümüz var uğraşamayız şimdi bir de senle..
Öğren de gel  bu işleri...Hadi bakayım...


mininot;
Ha unutmadan söyleyeyim, yalan olmasın da pek yakında kendi çektiğim fotoları da bloga eklemeyi düşünüyorum aslında...
Pek yakında derken bu pek yakındalık ne kadar zamana denk düşüyor ne kadarcık br süreyi içeriyor onu bilemiyorum tabi..Rakamlarla aram pek iyi değildir....
Velhasıl kelam, fotoğraf üzerine çalışmalar  sürdürülüyor büyük bir hızla....Profesyonel makina hazır....Manzara hazır...Arzular şelale...Eeee daha nolsun..
Yazık, kendi çapında bi şeyler yapmaya çalışıyor işte garibim, seylabecim.... Daha n'apsın, daha n'apsınn size ha....
Hepsi sizin için....Hepsi size feda olsun...Beni sizler yarattdsfdgf.....Yazı iyice cıvıdı, farkındayım....
Tamammm.. Tamaaammm!
Kessstik..Kestikkk burdaa....
.....

Hadi bunu da söyleyim de içimde kalmasın bari;
Seylabe de fotolar çekermiş miş de...Bloga da koyarmış mış da...mış mış da mış mış..mış mış da, mış mış. ;)
Hani bir şarkı vardı ya; geç bunları anam babam geç bunları...Müzeyyencim istek yapıyorum burdan....Bi zahmet...Anlarsın ya ;)

Hadi bakalım bekleyip göreceğiz artık...

Öyle işte...

Sonbahara hep hüzünlü yazılar yazacak değildik ya....Bu da böyle olsun..

14 Eylül 2012

sustukça susarsın umuda...

Her şey susmakla başlar..
Yollara düşmekle..

Her şey sözlere kelimelere anlam yüklemekle başlar..

Ve bir gün susmakla da biter her şey...Yüreğin gibi...

İnsan aciz bir varlıktır aslında, ne kadar güçlü görünmeye çalışırsa çalışsın, bir yerden sonra tükeniyor.

"Hangi rüzgara tutunsa insan, kendine savruluyor. Hangi denize açılsa yine kendi kıyılarında buluyor kendini." Kalbine yol göstermek çok anlamsızdır böyle zamanlarda.  Kalp aslında kendi yolunu bulur, yeter ki sen onu yönlendirmeye çalışma, ona akıl verme ve kalbini dinle..

Ve zaman..
Çokca bahsettiğim bir kavram..
Zaman; Ağır uykuları kıskacına almış bir akrep.  Çalıntı rüyaların tanığı...

Zaman; Kısık ateşte bıraktığın çayın fokurdaması gibi insanı kendine getirir bazen.  Bazen de duyamazsın sesini; taşar yürekte demlenen hüzünler gibi...

Her şey susmakla başlar ve susmakla da biter..
Sus ki o halde, dinle(n)sin kalbin..
Sustuğun kadar sustukların  büyüse de içinde, küçülen sen olma...
Ve sen büyü de gel ey umudum..

/seylabe(derin)/

****
not: tozlu raflara terkedilmiş grisuflelerde yayınladığım yazılarımdandı.