25 Ekim 2010

gizemli yolculuk...


"Okumak, bazen insanların hayatlarından uzak tuttuğu bir şeydir...
Okumak, bazen insanları hayattan uzak tutan bir şeydir...
Okumak, bazen insanı hayatta tutan bir şeydir..."
 ****

Okumayla başlar gizemli yolculuklar; kalbin en derinine... Kitap! Sihirli bir araba! Binersiniz arabanıza; sessiz sedasız dünyayı  dolaşırsınız kendi içinizde...
Masalsı... Gizemli... Heyecanlı...
Kimi zaman suskun... Gökyüzünde gezer gibi kimi zaman... Aşka göz süzer gibi...

Mola verisiniz arada bir, sonra tekrar kaldığınz yerden...

****
Okuyorum, okuyorsunuz , okuyorlar...Okumak!... Okumanın insanları yalnızlaştırdığını düşünüyorum..Zira ne zaman elime bir kitap alsam farklı boyutlarda, farklı ufuk turlarında kendimi  kocaman bir gökyüzü çizerken buluyorum...Gökyüzünün rengini çoğu zaman maviye boyasamada renkler çoğunlukla alacalı oluyor ve gri bir gökyüzünde karar kılıyorum...Griyi sevmeme rağmen, neden grileşiyor hep bu gökyüzü, neden hep yağmur yükleniyor bulutlar diye içim içimi yiyor...Neden  şimşekler çakıyor  mesela ruhumun kuytu köşelerinde...Neden?...Bazen ellerimden kayıp gidiyor zaman...Tutamıyorum...

"Okumak bazen insanları hayattan uzak  tutan bir şeydir.."

Hayatın cilvelerinden, kaprislerinden, vurdumduymazlığından, tektipçiliğinden, estetikli yüzünden  bir süre de olsa uzak tutmayı başarıyor okumak...Bunu yapabiliyor.  Kitap okumak güzellik uykusuna yatmak gibi bir şey, ama kabus görmek de var işin içinde tabi...Bunu okuyanlar daha iyi bilir...Ruhunun çekildiğini hissetmek garip bir duygu...Garip olduğu kadar da  karizmatik...

"Okumak, bazen insanı hayatta tutan bir şeydir..."

Hayatta tutmak...Ya da hayata tutunmanın diğer bir adı olabilir  okumak...Tıpkı küçük bir çocuk edasıyla bir cadde kenarından karşıdan karşıya geçerken annenizin elinizi sımsıkı tutması gibi...Ya da böyle bir şey işte...Böyle karışık duygular...Lapa lapa yağarken karlar  içinizin en ücra köşelerine;  aniden güneşin gri bulutlar arasından muzip bir çocuk  edasıyla  size gülümsemesi gibi tıpkı.....

Okumanın büyük bir gücü var insanlar üzerinde...Farklı şekillerde  karşımıza çıkabilir bu...Farklı yerlere, farklı zamanlara bir ışın gücüyle insanları yollayabilir,  uzaya mesela...Ya  da kalbinizde keşif yaptırabilir, bunu çok iyi yapabilir iyi  bir kitap...Ben biliyorum, gördüm...Kalbinizin kapıları sonsuza dek açılabilir....Kalbinizin kapıları her an çalınabilir...Kalbinizin kapılarını hep aralık tutun...Bell mi olur, belki içeriye yalnızlık değil,  huzur ülkesinden gelen umut misafirleri  dolabilir....Evet, kitaplar bunu başarabilir...

Her ne olursa olsun,  yine de kitaplar insanları yalnızlaştırmaktan kurtaramıyor ama, bu bir gerçek...Yalnızlık güzeldir oysa...Yalnızlık demek kendini bulmanın diğer bir adı  belki de...Yalnızlık!....Kendini yalnızlıkta bulanlar belki bir  gün mum ışığından kalbe yansıyan kendi silüetlerini de görebilirler...Olabilir, neden olmasın ki... Herşey mümkün...

***
ve Nazan Bekiroğlu'nun fotoğrafını koymuşken bir kaç satır alıntı yapmamak olmazdı:
"Ellerim yok oluyor çoktan, yazdığım harfler kalıyor.  Gözlerim yok oluyor da gördüğüm ve çizdiğim suret duruyor..Ben yokum da göğsümdeki sedef düğme yaşıyor...Ya okuduğum kitaplar arasında kalan gözlerim?..." N.B.

***
Ya okuduğum kitaplar arasında bıraktığım kalbim?...Evet, ya kalbim?...
...

Foto1/Nazan Bekiroğlu(güzel yazıyor)
Foto2/Tuğba Sıvacı


ve...  düşündün mü?

21 Ekim 2010

hiç kimse ilkin kendisine alışık değil...


...
Tuttum yakaladım kendimi
Getirdim gözlerinize serdim
Durdum, size soruyorum;
Yaşadığımı görüyor musunuz?
 ...

Yaşadığımı görüyor musunuz !
...

Ö.Asaf
 
***
...kuşatma...

18 Ekim 2010

sevgili huzursuzluğum...


"...Elleri üşüyünce nereye koyacağını bilmeyen ben
Geceleri yatarken kutup ayıları üşümesin diye
Dua eden ben...
...
Yani ben orkestradan kovulunca berbat duygulara kapılan ben
Karşılıksız mektup yazmada üstüme kimseyi tanımayan ben
İstiklal Marşı’nı iki satır önceden okuyan
İlkokul bir çocuklarının başını okşayan ben
Şimdi nereye koyayım bu heyecanlanmış gövdemi
Nereye, soğuktan üşümüş ellerimi nereye
Ah ben,
Ah ben..."

Bülent Parlak

14 Ekim 2010

gölgeli düşler...


"...Dualarımın serin tutkusu,  düşlerimin son yolcusu,  sevdiceğim,  ey güzel ölüm, var mı ötelerden bir haber? Karanlığın izlerinde,  gözlerim gözlerinde dönülmez akşamındayım, yoruldum...Çık gel artık, gel...Kırikindi yağmurlarıyla gel. Başlasın yelkovanlar titremeye, akrepler süzülsün zamandan...
Söylenmişse bir kere vuslat şarkıları vazgeçmek olur mu hiç bu sevdadan..." diye talihsizlikle bir şeyler karalamıştım zamanın birinde...
name-i nur(derin) (15.02.2007)
düşler sokağında gezerken  ölüm(e) düştüm ansızın...diye de eklemiştim.
****
O günlerde nasıl bir haleti ruhiyeyle yazmışsam artık...Çok eski karaladıklarım şu an içimi kararttı desem yeridir...Lakin "yaşamak"  acı bir türkü olmuşken yüreğimizde  bazen ölümü özlemek  çok da şaşırtıcı olmasa gerek...
                

Foto/Faruk Akyüz                                       

07 Ekim 2010

saklama çürüyor kalbin burada...



"...ne  kadar az yol almışım,  ne kadar  az yolun  başındaymışım meğer 
elimde yalandan  kocaman   rengarenk  geçici  oyuncak zaferler..."


...

radyoda yine  sezen  çalıyor...