05 Mayıs 2010
Düşlerim bir b/aşkaydı çocukken...
Erik...En çok da çocukların sevdiği, çocukları suça itmeye meyilli, yaz sıcağına iyi gelen, tatlıya çalan mayhoş bir meyve!...
Erik dedim de;
Küçükken, sahibinden habersiz, bahçelerden gizli gizli ç/aldığımız erikler aklıma geldi:)
(tabi helallik alınırdı sonradan ya!..)
Şimdilerde ise ne o eski tadılacak erikler kaldı, ne bahçe duvarlarından yollara sarkan erik dalları, ne de mahalleden geçerken gülümseyişiyle insanın içini ısıtan o şen şakrak bahçeler...her şey soğuk, her şey beton, her şey tatsız tuzsuz!...taştan duvarlar örülmüş çocukların kurduğu hayallerin önüne...hayaller bile taştan...
Neden, zamane çocukları okumayı yazmayı sevmiyor, şimdi daha iyi anlıyorum...Çünkü çocuklar hayal kurmayı bilmiyor, çünkü onların erik ç/alacak, kiraz toplayacak, kelebeklerin çiçeklerin böceklerin kuşların arasında koşup oynayacak, toprağında yuvarlanacak, gökyüzünün maviliğinde uçurtma uçuracak bir bahçeleri yok.
Betonlaşmış yaşamlara bakıp hayal kurmak, düş(ünce)lere dalmak sanıldığından da zor iş.
Şimdi düşünüyorum da, onca yokluğa rağmen biz mi daha mutluymuşuz, yoksa teknolojik çağa yenik düşen şimdiki zamane çocukları mı?...
....
Erik demişken,
Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun mısralarını düşmeden olmazdı;
"Bir kelime buldum çın çın öter
Adı candır.
Bir erik kopardım can dalından;
İçi can dolu,
Adı can, yaprağı can, lezzeti candır..."
.......
(keyfince lügat incilerinden gönül pencereme....)
***
inci dedim de, "inci minci kim birinci.." diye sayıştığımız oyun günleri(m) aklıma geldi birden:)
foto/özgür uzun
bu da size hediyem olsun:)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
21 yorum:
ben hepsinden hellalik aldıgımı hatırlamıyorum . ya akıl baliğ deildik . Allahım affet
:)
Dalındaki eriği ne bilsin şimdiki çocuklar?
Ne bilsin cevizi taşa vurup kırmayı?
çileğin yapraklar altında saklandığını..
Ne bilsinler incirin dalından incir toplamayı?
Şanslıydık bizler.Sevgilerimle tontini.
Esselamü aleyküm..
Ne güzel ifadeler kullanmışsın, kalemine sağlık :)
Ancak ortamları taşlaştıran bizleriz, bizim bile çocukluğumuz bu güzelliklerle doluydu, ama çocuklarımız aynı ortamlarda bulunamayacak malesef...
Miniğim yuvaya başladı bu hafta. Onu beklerken düşündüm bende. Sokaklara özgürce bırakamadığımız çocukları, sosyalleşsin diye küçücükken veriyoruz okullara. Her anları yarış. Her anne çocuğunu anlatıyor bir diğerine.
Kendi olmayı nasıl becerecekler bilmiyorum. Ah bu koruma içgüdüsü anneler verilmiş en büyük özellik.
Çok hoş bir anlatım, yüreğinize sağlık.
Sevgilerimle...
ağaçta erik/komşumuz ve taşlar:)
Çocuklar büyürken köyde büyümeliler süper ya...
Şimdi ki çocukları arada bir köye götürüp erikleri daldan koparmalarına izin vermek lazım...
Yazın çok güzeldi...
Köy kokan herşeyi çok seviyorum...
komançiler,
nedense komuşunn tavuğu komşuya kaz görünürdü o zamanlar, kendi bahçenden koparsan ya erikleri..hiç işte, çocukluk:)
sufi,
dalların arasında sincapları kovalamayı:)..sevgiler...
derkenar,
aleykumselam, hoşgeldin...teşekkür ederim derkenarcım, sağolasın...evet, toprak kokusundan taş duvarlara..çok üzücü:(
ilknur,
aynen öyle...her şey doğallıktan çıktı...mavisini yitirmiş yaşamlarımız var artık ne yazık ki:(
teşekkür ederim...sevgiler...
pabuç,
aslında biz şehrin merkezinde bunları yaşarken, şimdi bunları yaşayabilmek için köyün yolunu tutmak gerekiyor:)..teşekkürler pabuç sağolasın...
elifden,
şehirler topyekün grileşmeye başladı, artık nefes alacak alanlar çok azaldı...üzücü:)
mavili ve yeşilli günleri tekrar yaklayabilme duasıyla...
Merhaba, hiç tanımadığını biri tarafından MİM'lendiniz... bloğunuzu okurken çok keyif aldım. Bu arada okumak isterseniz mim şu adreste: http://ruzgarburcu.blogspot.com/
sevgiler...
bahçesinde erik ağacı olan biriyim çok ta severim .. ağaca çıkması çok güzel de nedense inişlerde hep sorun yaşıyorum ya :))
tam mevsimlik bir yazı olmuş kutlarım .. sevgiler...
beklerim efendim yolu düşeni erik yemeye memnuniyetle....
bed@rdem,
merhabalar, hoşgeldiniz...çok teşekkürler..
evet yine mimlenmişiz:)...mesaj alınmıştır efendim, inş en kısa zamanda...
güzel satırlar var sizin sayfanız da da...bizi de ara sıra misafir edersiniz umarım:)
teşekkürler...
sevgiler...
cecil,
yakında kiraz var:))....sayfamızda kiraz çiçekleri açabilir:))
buyrun bizim erikler de fena değildir hani sulu sulu ç/alabilirsiniz rahatlıkla, serbest:)
teşekkürler...
görüşebilme duasıyla:)
küçük bir ayrıntı;
bilmem farkında mısınız, artık zamana karşı tasarruf tedbirleri almaya karar verdim ve büyük harfleri açığa aldım:))
bundan böyle yorumlarda bütün harfler ekonomik boy olacak:)....günlük postlarda ne mi olacak?...onlarda böyle bir uygulama yok tabi, sadece yorumlarda...
isimlerini küçük harflerle yazacağım herkesten şimdiden özür diliyorum:(
benim için sorun deil. benimki özel isim deil zaten :))
komançi,
yalnız ben isminizi küçük harflerle yazmakla kalmamış, bi de isminizin sonuna "ler" eki getirmişim...hay allahım ya:)..bi de gitmiş tasarruf tedbirlerinden sözediyorum:))
evet şimdi farkettim bende :) bonkörlüğün bu kadarı :))
küçük harf daha içten gelir sanki bana ..:) sebebini bilmiyorum :)
kendi adıma sevindim çüçük harflere...:))) sessiz sessiz konuşur g i bi d e ğ i l m i :)
komançi,
evet, biraz öyle olmuş malesef:)
cecil,
evet ya şimdi farkına vardım, daha bi samimi görünüyor sankim:)..
artık bütün misafirlerimiz de rahatlıkla küçük harf kullanabilirler yorumlarında...problem yok yani:)..herşey yolunda(türkdilkurumundan da özür diliyoruz bu arada:)
:) hatırlıyorum küçükken küçücükken helal mi haram mı o zamanlar tartamazken evlerin bahçelerine girer ağaçlardan erik çalardık dişlerimiz kamaşıncaya kadar yerdik tabi akşam olup eve gelince pis ellerle.... annemin yüz ifadesi hala aklımdadır 'SAKIN BANA KARNIM AĞRIYOR DEME!!!.... Ama iyi ki yapmışım işte çocukluk buydu yazık şimdiler ağaçta erik bile göremiyorlar artık...
tozlu sandık,
evet, bu karın ağrıma meselesi...sanırım erik yemeye bi başaladık mı...güzel günlerdi sahiden...şimdi de erik yiyoruz ama...dalından koparıp yemesi çok başkaydı:)..
bu arada güzel yorumunuzla hoş safa geldiniz, yine beni çocukluğuma götürdünüz...teşekkür ederim..
sevgiler...
Doğayı öldürürseniz o da hayallerinizi, dünyanızı öldürür.
manu,
hayallerini doğadan alanlar var...bi de gökyüzünü çalanlar...gözyaşları kurumuş artık gökyüzünün...yağmurlar suskun...toprak nasırlaşmış...rüzgarlar acımasız...
-"niye uçmuyor inci"?
-"elbet bir gün uçar"...
uçurtmayı vurmasınlar...hayallerimizi de...
çocukluğumuza geri döndürdün ağaç dallarından erik toplardık. çocuklarımızda yaşasın isterdim.....
Yorum Gönder